Page 98 - TINA Dergi Sayi 08
P. 98
TINA
Denizcilik Arkeolojisi Dergisi
Bunun nedeni eserin yanlış yapışıp tekrar ay-
rılması gerektiğinde kenarlarının hasar görme-
mesidir. Aynı işlem metal eserler için de uygu-
lanmalıdır. Daha sonra birleşecek olan parçalar
yine aseton içerisinde çözünmüş %50 paraloid
B72 ile yapıştırılır (Resim 12). Bütün bu işlem-
ler yapılırken, eserin konservasyon sırasındaki
durumunu belgelemek için fotoğrafı çekilir.
Yapıştırma işleminden sonra eğer eser ser-
giye çıkacaksa veya yeteri kadar sağlam değil-
se, eserde kalan boşlukların alçı ile doldurul-
ması gerekmektedir. Öncelikle eserin üzerine,
koruma amaçlı ve alçının kolay temizlenmesi
amacıyla metil selüloz sürülmelidir. Daha Fig. 11
sonra dişçilerin de kalıp almada kullandıkları
dişçi mumu ile boşlukların kalıbı alınır ve bu Fig. 12
boşluklar alçı ile doldurulur (Fig. 13). Eğer
eser sergiye çıkacaksa alçı aslına uygun renk-
lerde akrilik boyalarla boyanır; ancak müze-
nin deposuna kaldırılacaksa boyama işlemine
gerek duyulmaz.
Sualtı kazılarından çıkarılan seramik kap-
lar ve özellikle geminin ana kargosunu oluş-
turan amphoraların tamamının tümlenmesi
arkeolojik veri açısından çok önemlidir.
Geminin ana kargo malzemesini taşıyan bu
seramik kapların tümlendikten sonra tek tek
kapasite ölçümleri yapılmaktadır. Bunun
nedeni geminin taşıdığı kargonun ağırlığını
hesaplamaktır. Bu bilgi arkeolojik sonuçla-
ra ulaşmak açısından oldukça önemlidir. Bu
nedenle batık kazılarından çıkan seramik
eserler müzede sergiye çıkmasa dahi tümlen-
mektedir (Fig. 14-16).
Sualtı kazılarından çoğunlukla taşlaşmış
tortu kütleleri ele geçer. Bu kütlelerin mut-
laka X-Ray cihazı ile röntgeni çekilmelidir.
Çünkü ele geçen bu taşlaşmış kütlelerin için-
de demir kalıntıların bulunma ihtimali olduk-
ça yüksektir. Uzun yıllar deniz suyu içerisin-
de kalan demir eserlerin yüzeyleri kalsiyum
karbonat (Ca2CO3), organik kalıntılar, kum,
kil, deniz kabuklarından oluşan bir tortu ile
kaplanır. Deniz suyuna maruz kalan demir
paslanarak demir oksit tozu haline gelir ve
eser formunu kaybederek yavaş yavaş yok Fig. 13
olmaya başlar.
96