Page 32 - TINA Dergi Sayi 7
P. 32
TINA TINA
Denizcilik Arkeolojisi Dergisi Maritime Archaeology Periodical
SONUÇ
Sonuç olarak, sadece yakın dünya tarihinde değil, tarihöncesi dönemlerde de deniz ve denizcilik, insanların
hareketinde ve önemli tarihsel süreçlerin gerçekleşmesinde çok önemli roller oynamıştır. Paleolitik Dönem’de
yoğun ve düzenli olmamakla birlikte, Doğu Akdeniz’de denizcilik yapıldığını önermek, artan çalışmalardan
edinilen bilgilerle mümkün görünmektedir. Kıbrıs iki yüzeylileriyle ilgili kuşkular devam etse de, Girit ve
Gavdos buluntuları Pleistosen denizciliğine ilişkin genel şüpheci paradigmayı kırmayı başarmış gözükmekte-
dir. Doğru araştırma yöntemleriyle ve dönem malzemesini iyi tanıyan ekiplerce düzenlenecek araştırmalar çok
yakında Kıbrıs ve diğer Akdeniz adalarında Paleolitik varlığını kanıtlayabilir.
Üst Paleolitik Dönem’den itibaren denizciliğe dair kanıtlar daha güvenilirdir. Ege’de Milos obsidyen ya-
taklarının olduğu ve az sayıda olsa bile, Yunan anakarasına taşındığı bilinmektedir. Holosen başındaki konar
göçerler, denizciliğe hâkim, adalar arasında mevsimlik hareket eden ve yaygın takas ağları oluşturmuş küçük
mobil gruplar olarak tanımlanmaktadır. MÖ 9-7 binyılları arasında Ege’de canlı bir denizaşırı mobilitenin ol-
duğunu arkeolojik kanıtlar tartışmaya yer bırakmayacak şekilde göstermektedir. Adaları ve kıyıları temel alan
bu yaşam biçiminde hem Milos ve Yali (Giali) gibi obsidyen kaynakları değerlendirilmiş hem de adalardaki ve
kıyılardaki deniz ürünleri avlanmış ve toplanmıştır. Bu bulgulara dayanarak, denizcilik bilgisinin ansiklopedik
boyutlara ulaştığı, denizin artık bir engelden çok, bir köprü olarak belirdiği, denizin ve denizciliğin günlük
yaşayışının önemli bir parçası haline geldiği önerilebilir. Bu nedenle, Ege Mezolitik Dönem buluntuları, Bar-
ker’in “foraging seascapes” olarak tanımladığı, deniz ve ada kaynaklarının, usta denizciler tarafından düzenli
ve yetkince kullanıldığı durumun en nitelikli göstergeleridir .
47
Kıbrıs’a yerleşmeye giden ilk grupların yanlarında çok sayıda hayvanı ve bitkiyi götürdükleri anlaşılmak-
tadır. Levant veya Anadolu’daki doğal habitatı, hiçbir endemik memelisi olmayan Kıbrıs’ta yeniden kurmak
isteyen gruplar, bin yıl gibi bir süre içinde evcilleştirilmiş hayvanlar ve bitkilerle birlikte, evcilleştirilmeyen
av hayvanlarını da deniz araçlarıyla adaya taşımışlardır. En azından Epipaleolitik Dönem’den bu yana gelişkin
bir denizcilik bilgisine sahip bu toplumlar, canlı hayvanların Kıbrıs’a transferini başarıyla gerçekleştirmiş ve
Neolitik yaşam biçimini bu “uzak” adaya basit teknelerle taşıyarak adanın hem doğal hem de kültür tarihini
kökünden değiştirmişlerdir.
47 KNAPP 2013, 72.
30 31